Ömer EFE

Salgın nedeni ile maruz kalınan boş zaman sonrası; Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak mı?

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!

Salgın zamanlarının en popüler cümlesi…

Politikacıların güçlü mesaj ihtiyacı, ‘sihirli mermi’ olarak başlayan bu iddia kartopu gibi yuvarlandıkça büyüdü.

Aktörlerden, gazetecilere, yazarlara, hukukçulara neredeyse ulusa seslenebilen herkesin beylik cümlesi oluverdi.

 

Peki ya öyle mi?

Gerekli ve yeterli koşullardan bağımsız, tüm zamanların en büyük genellemelerinden olan bu önerme maksadının ötesine geçmiştir.

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak yerine ‘’bazı şeyler eskisi gibi olmayacak’’ daha tutarlı olabilirdi. 

Komploperver bir cemiyete doğru ilerleyişimizin bir göstergesi olarak bu önermeye gereğinden fazla anlam yüklenmemelidir.

Salgın zamanlarının toplumsal veya bireysel neticelerini ölçme ve değerlendirme girişimleri için zamanın idrak edilmesi ve genel bir sınanmaya ihtiyaç vardır.

Şayet amacımız niyetçilik değil ise eldeki verilerle yapılacak çıkarımlar kadük kalmaya mahkumdur.

Kör dövüşünde kılıcını en çok sallayanın kazanması muhtemeldir. Nihai sonuç ise dövüş başlamadan, kılıçlar sallanmadan bilinemez. Bu bağlamda kazananı dolayısı ile kaybedeni açık ilan en iyi tanımla niyetçiliktir.

Elbette geçmiş salgın zamanlarının gözlem ve incelemelerinden yola çıkarak bazı çıkarımlarda bulunabiliriz. Tutarlılık açısından evren olabildiğince daraltılmalıdır.

Bu bağlamda ‘Boş zamanı’ incelemeye değer denilebilir.

İnsanlık tarihinin en yaygın ve kapsayıcı  ‘Boş zaman’ dönemini yaşadığımız açık gerçektir.

Dünyanın birçok yerinde zamanlama ve uygulama farklılıkları olsa da toplu karantinalar iş bırakma ve eve kapanmalar, orta-uzun vadeli belirsizlik yüklü bekleyişlere tanıklık ettik.

 Bu dönemin belirgin farklılıklarından bazıları, tüm dünya neredeyse aynı anda, hazırlıksız ve plansız bir şekilde, hiç sahip olmadığı kadar boş zamana sahip oldu. 

Bu boş zamanın mutlak toplumsal yansımaları olacaktır.

Boş zamanı pek çok sözlük, ihtiyaçlardan ve çalışmaktan bağımsız zaman olarak tanımlar.

Süreçte sahip olduğumuz zamanı adlandırmakta anlamlandırmakta dahi yeterli veriye sahip değiliz. 

Boş zamanın idraki birçok koşula bağlıdır.

Mesela Almanca ve İspanyolca gibi dillerde boş zaman için uygun bir kelime yoktur. Sadece “free time” olarak kullanılır. Çünkü bu tanım diğerlerinden daha basit ve kullanışlı olarak gözükür. 

Zamanın algılanması dahi izaha muhtaçtır.

‘Zaman değişimin idrak halidir’ der Arvasi 

yine ‘zaman, imkânlar ve fırsatları şekillendiren bir yapıdır’ (Kelly and Godbey) önermesinden yola çıkarak maruz kalınan boş zamanı farklı yönleri ile anlamlandırmaya çalışmak gerekmektedir.

 

Boş zaman Türk toplumunda genel olarak olumsuz algılanır. Bu yüzden ‘Serbest Zaman’ bu durum için daha tanımlayıcı olacaktır.

“Serbest” kelimesi dilimize Farsçadan geçmiştir ve ilk olarak Fatih Sultan Mehmed Han tarafından kullanılmıştır. “Çavuş ve kâtib timarı beğler zencirinden serbestdir.” [Fatih Sultan Mehmed, Kanunname-i Al-i Osman] 

Türk tipi boş zamanı, serbest zaman olarak adlandırabiliriz.

Nihayet rekreasyona da değinmemiz gerekiyor.

Rekreasyon; yenilenme, yeniden yaratılma veya yeniden yapılanma anlamına gelen Latince recreatio kelimesinden gelmektedir. Türkçe karşılığı; yaygın bir şekilde serbest zamanları değerlendirme olarak kullanılmaktadır.

Peki salgın zamanlarını nasıl kategorize edebiliriz? Bu zamanın bir rekreasyon açığa çıkaracağını söyleyebilir miyiz? Bu sorular üzerinde durulması gerekiyor.

Max Kaplan; Serbest zaman göreceli, keyif verici, belli oranda adanmışlık gerektiren, rekreatif faaliyetlere imkân sağlayan ve olumlu beklentiler içerir der. 

Kaplan savaş sonrası Amerika’daki rekreasyon patlaması araştırmasında;

Amerikalıların daha çok zamanı ve daha çok parası olmasının bu patlamada etkisi büyüktür der. Yine Kaplan’a göre 1959 yılında (Amerikanın nüfusu 172 milyon iken)

 33 milyon kişi yüzmeye, 

32 milyon kişi balık tutmaya, 

32 milyon kişi dans etmeye, 

18 milyon kişi bowlinge ve 16 milyon kişi avlanmaya gitmiştir.

 

Endişeye dayalı zorunlu kapanmanın, sosyalleşmeyi kısıtlayan bu sıra dışı sahip olunan serbest zamanın, savaş sonrası benzeri bir rekreasyon patlamasına evrilmesi mümkün olmayabilir.

Zira salgının bir barış antlaşması ile bitmesi muhtemel olmadığından muhtemelen sürüncemede bir seyir mevcut deneyimler ışığında kaçınılmaz görünüyor.

Salgın zamanlarında yaklaşık 2 yıl kapanan dünyada ciddi bir sosyoekonomik birikim oluştuğu aşikardır.

Şüphesiz bu birikimin olumlu ve olumsuz sonuçları olacaktır. 

Sıra dışı davranışsal değişiklikler ve yönelimler görebiliriz.

Maruz kalınan bu serbest zaman, çok farklı olasılıkları besleyen bir dönem olabilir.

Olumsuz beklentilere örnek vermek gerekirse,

Gelir dağılımındaki uçurumun büyümesi, sağlığa, temiz gıdaya erişim farklılıkları eşitlik, adalet, güven bunalımına dönüşebilir. 

Sosyal kapanmanın ardından açığa çıkması beklenen sosyalleşme ihtiyacının Turizm ve sanat başta bir çok alanda patlama yapması ve lüks tüketime yoğunlaşma potansiyelini barındırıyor.

Otoritenin daha yoğun sorgulandığı bir döneme tanık olabiliriz.

Serbest zaman Antik Yunanda aristokrat sınıfa özgü bir zaman dilimi olarak ortaya çıkmıştır. 

Bu konudaki ilk sosyoloji teorilerinden bir tanesini geliştiren Veblen de bu zamana sahip insanları, bir sosyal sınıf olarak tanımlamıştır. 

Veblen serbest zamanı zorunluluklar dışında kalan zaman olarak görür. Serbest zaman hayat döngüsü içerisindedir.

Thorstein Veblen geliştirdiği teori ile serbest zaman kullanan kişileri bir sınıf olarak nitelendirmiştir.

Çağa hâkim olan sanayi devrimi ve kapitalizme bir eleştiri niteliğinde olsa da toplumlarda temel bir ayrım olduğunu varsayar. Bu ayrım, sömürü ile hayatta kalanlar ve endüstri ile hayatta kalanlar arasındadır. Avcı-toplayıcı topluluklarda avcı ve toplayıcı arasındaki ayrıma benzer. Burada sınıfsal olarak serbest zamana sahip olan topluluk, üretici ekonominin bir parçası değildir. 

İkinci sanayi devriminden sonra ortaya çıkan yeni zenginler (nouveauriche) göstermelik tüketimle toplumun geri kalanını etkilemeye çalışır (Dowd 1966: 32).

Diğer sınıflar da bunu taklit etmeye çalışırlar. Bu da toplumun zaman ve para kaybıyla tanımlanması tehlikesini ortaya çıkarır. 

Serbest zamana sahip sınıf ayrımını, Veblen çok eskilere götürür. İş bölümünün yapıldığı toplumlar kadar eskidir. Topluluktaki yüksek statüye sahip bireyler avcılık ve savaşı tecrübe ederken, daha alt statüye sahip bireyler daha çok iş gerektiren, daha yoğun fakat ekonomik olarak daha üretken olan çiftçilik, aşçılık gibi meslekleri seçmek zorunda kalmışlardır. Serbest zaman sosyal sınıfındaki bireyler, statülerini korumayı ve devam ettirmeyi savaş zamanı aktiviteleri ile başarmışlardır. Onlara esasında çok nadiren ihtiyaç vardır. Fakat alt sosyal sınıf mensupları sanki varlıklarını onlara borçluymuş gibi hissederler.

Özetle, iş anlamında yoğun aktiviteler yapıyor olmamak yüksek statü sahibi olmayı gerektirmese de yüksek statü sahibi olmak bu tip yoğun aktiviteleri yapmamayı gerektirir. Veblen için “başıboş zenginlik” önemli bir kavramdır. Tarih boyunca onların yaşamlarının nasıl olduğunu üzerinde durmuş ve “dikkat çeken tüketim” olarak yeni bir kelime ortaya çıkarmıştır. Toplumu etkilemek için ziyafetler veren, eğlenceler düzenleyen, değerli hediyeler veren, kendi çabalarıyla milyoner olandan feodal soylulara kadar, serbest zaman sınıfının üyelerini ve onların önemli statülerini yazmıştır.

Zamanın bu anında serbest zaman sınıfının üyeleri ile eş zamanlı, serbest zaman deneyimleyen toplumun tepkisinin ne olacağı henüz belirsizdir.

 

Amerikalı pop-artın kurucu sanatçısı, sosyal eleştirmen Andy Warhol 

“Zamanın her şeyi değiştirdiğini söylüyorlar, ama aslında değişim için gidip sen değişmelisin.” der. 

 ‘’Negatif algılanan şeyleri pozitife dönüştürmek, insanın hayatında kendi kendine yapabileceği, en büyük değişim ve sıçramaların başında gelmektedir’’

Maruz kalınan serbest zamanı verimli kullananlar, rekreasyona dönüştürenler bu süreçten yararlananlardan olacaktır.

 

Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak yerine, değişimin zamansal ve direnilemez olduğu kabul edilerek, bazı şeylerin eskisi gibi olmayacağını söylemek daha tutarlı olacaktır.

Maruz kalınan serbest zamanın sıra dışı sonuçları olacağını söyleyebiliriz.

Tarihin hiçbir döneminde bu ölçekte ve sürede eş zamanlı serbest zamana maruz kalmamış olan insanlığın, bu deneyimi nasıl anlamlandıracağını yine tarihi yaşayanlar görecektir.

Son olarak; Bazı şeyler eskisi gibi olacak…

 

 

 

Bir cevap yazın